Erzurum’da 48 Saat: Tarih, Lezzet, Kayak

-

Kış mevsimi Erzurum’da başka bir anlam kazanıyor; hava kuru, ışık keskin, zaman ise yavaş akıyor. Şehre adım attığınız anda dağ manzarası ufukta beliriyor, karın sessizliğiyle şehir ritmi arasında doğal bir denge kuruluyor. Burası hem tarihle hem adrenalinle dolu iki gün geçirmek için ideal bir rota: sabahları Palandöken’in pistlerinde karın dokusunu hissetmek, öğleden sonra taş sokaklarda tarihi mirasın izini sürmek, akşamlarıysa yerel lezzetlerle ısınmak mümkün. 

Hotel Noém’in şehirle dağ arasındaki konumu sayesinde tüm bu geçişler kolayca yapılabiliyor; iki gün boyunca Erzurum’un enerjisi kadar sakinliğini de yaşamak, yalnızca birkaç adım meselesi.

Erzurum’da 1. Gün 

Erzurum’a adım attığınız an, kışın en dingin temposuyla buluşuyorsunuz. Uçaktan iner inmez, havalimanından kısacık bir yolculukla Hotel Noém’in karşılayan atmosferine geçiliyor. Valiz bırakılıyor, kaymak üzere çıktığınız iki gün için hazırlıklar kısa sürede tamamlanıyor. Transferin ardından kayak planlaması, ekipman ve sabah rotası resepsiyonda birkaç dakikada netleşiyor.

Odanıza yerleştikten sonra kısa bir kahve molası verip shuttle ile hemen dağa çıkabilirsiniz. Kendi ekipmanlarınız yoksa kiralama için doğru adresleri resepsiyon görevlilerimiz sizinle paylaşacak ve dağın yamacında konumlanan ekipman kiralama noktalarından size uygun olan malzemeleri kolayca seçebileceksiniz. 

İlk gün için öneri: alt kotlarda daha yumuşak eğimli mavi hattı tercih etmek. Bu, bedeninizi ısındırmak ve dengeli bir ritim yakalamak için en güzel başlangıç. Öğleden sonra daha uzun inişlere uygun hissederseniz, “Ejder” ya da “Kapıkaya” gibi uzayan parkurlar gündeme geliyor. Karın kalitesi, “toz kar” tabir edilen hafif ve gevrek yapısıyla öne çıkıyor; bu da dönüşleri daha akıcı hâle getiriyor. Akşamüstü dönüşte ekipmanlar tekrar taşınmadan Hotel Noém’de kayak odasına bırakılıyor ve günün ilk bacağı tamamlanıyor.

Şehirde İlk Akşam

Şehir merkezinde keyifli bir yürüyüş tam da ihtiyacınız olan şey taş döşeli sokaklar boyunca ilerlerken, ilk duraklıktan biri Yakutiye Medresesi oluyor. 1310 yılında inşa edilmiş Selçuklu izlerini taşıyan bu yapı, akşam ışığında bazalt taşlarının gölgesinde daha derin bir duruş kazanıyor. Ardından adımlar sizi Rüstem Paşa Kervansarayı (Taşhan) avlusuna götürüyor; 1561 tarihli bu hanın taş revakları arasında küçük oltu taşı atölyeleri yer alıyor, burada hızlıca bir hatıra seçmek de mümkün. 

Akşam yemeği için yerel mutfak sizden bir “hoş geldin” alıyor. Paylaşım tabaklarıyla başlayan sofrada, ateşte çevrilen cağ kebabı yerini alıyor; ardından kadayıf dolması tatlı olarak servis ediliyor. Bu tatlı, günün lezzet gündemini tek lokmadaki dengeyle özetliyor. Daha sakin bir akşam isteyenler için resepsiyon ekibimiz, modern yorumlu bölgesel mutfakları öneriyor; mekanlar küçük ama hissi büyük, sohbet uzarken enerji yavaşça sakinleşiyor.

Geceyi bir lounge ya da sakin bir ortamla uzatmayı isteyenler için şehir merkezindeki alanlar devreye giriyor; müzik arka planda akıyor, adımlar daha serbest stilde atılıyor. Ama çok ilerlemek istemiyorsanız, yeniden Hotel Noém’e dönüp şömine başında tavla eşliğinde kahvenizi yudumlamanız da bir seçenek… 

Erzurum’da 2. Gün 

Erzurum’da sabah, pencerenin ardındaki bembeyaz sessizlikle başlıyor; hava berrak, güneş henüz dağın sırtlarına dokunmuşken günün temposu yavaşça şekilleniyor.

Kahvaltıdan sonra Hotel Noém’in servisiyle pistlere doğru yola çıkmak için ideal bir zaman. Güne başlarken ekipmanların kayak odasında hazır beklemesi, sabahın telaşsız geçmesini sağlıyor. Gondol hattı yavaşça yükselirken Palandöken’in çizgileri belirginleşiyor; zirveye yaklaştıkça karın dokusu daha toz haline geliyor, dönüşler hafifliyor.

İkinci gün biraz daha cesur olmak için doğru gün: orta ve ileri seviyeye hitap eden pistler, uzun inişleri ve geniş hatlarıyla hem teknik hem manzara açısından tatmin edici bir deneyim sunuyor. “Ejder 3200” hattı, 3.176 metrelik kotuyla Palandöken’in en karakteristik parkurlarından biri; sabahın erken saatlerinde zeminin sıkı yapısı kısa ve net dönüşler için ideal. Gün ilerledikçe güneş eğimi değişiyor, kar yüzeyi yumuşuyor. Bu saatlerde hız değil, çizgi temizliği ön plana çıkıyor.

Kayak arasında kısa bir mola vermek isteyenler için dağdaki kafelerde sıcak içecekler ve atıştırmalıklar servis ediliyor; manzara karşısında birkaç dakikalık sessizlik bile tüm yorgunluğu unutturabiliyor.  Akşamüstü hava yeniden soğudukça kar sertleşiyor. Palandöken’in bu saatlerdeki sessizliği, dağın kendine özgü lüksü gibi: gösterişsiz ama güçlü.

Dağdan iner inmez şehir merkezine geçiliyor; tarih ve yerel dokunun içinde kısa bir kültür turu yapılabiliyor. Gün batımında kafe ya da lounge’da oturup kadeh kaldırırken, akşam yemeği için yerel yorumlu modern mutfaklar tercih edilebiliyor.

Hafif Bir Veda

Son sabah, güne yavaş başlanıyor; şehir sessiz, hava kristal gibi berrak. Kahvaltı masasında fincandan yükselen buharla birlikte önceki iki günün temposu gözünüzün önünden geçiyor. Erzurum’da geçirilen bu kısa zaman, sadece bir tatil değil, dağın enerjisiyle şehrin zarafetini aynı çizgide buluşturan dolu dolu bir deneyim oluyor. Kültür, kayak ve lezzetle geçen bu hafta sonu kaçamağı biterken, geriye karın kokusu, taşın dokusu ve yeniden dönme isteği kalıyor.